Nereden Geldiğini Sakın Unutma*
------------------------------
*Bir zamanlar Ayaz adlı bir köle varmış. Takdir bu ya, köle bir gün
Sultan
Mahmud'un kölesi olmuş. Sultan, köleyi taşıdığı asil karakteri
sebebiyle çok
sevmiş. Derken Sultan'ın öylesine itimadını kazanmış ki, bütün
sultanlığın
haznedârı tayin edilmiş ve en kıymetli ve zarif mücevherler, taşlar
ona
emanet edilir olmuş. Bu gelişmeyi gören saraylılar ise durumdan pek
rahatsız
olmuşlar. Hasetleri ve kibirleri yüzünden, sözüm ona basit bir köleye
böyle
bir mevki verilmesini ve kendi rütbelerine çıkarılmasını bir türlü
hazmedememişler. Bu duygular içinde, özellikle Sultan yakınlardaysa
ondan
gün geçtikçe daha çok şikayet etmeye başlamışlar ve asil ruhlu kölenin
itibarını zedelemek için ellerinden geleni yapmışlar. Bir gün
Sultan'ın
huzurunda bir saraylının diğerine şöyle dediği duyulmuş: "Köle Ayaz'ın
sık
sık hazineye gittiğini biliyor musun? Onun mücevherlerimizi
çaldığından adım
gibi eminim." Sultan kulaklarına inanamamış. "İşin aslını kendi
gözlerimle
görmeliyim" demiş. Duvara küçük bir delik yaptırıp, içeride olanları
seyretmeye hazırlanmış. Kölenin sessizce içeri girdiğini, kapıyı
kapattığını
ve sandığa gittiğini görmüş. Orada sakladığı küçük bir bohçaymış bu.
Bohçayı
öpmüş alnına koymuş ve sonra da açmış. İçinden çıkan köleyken giydiği
yırtık
pırtık bir elbise! Aynanın karşısına geçmiş. Kendi kendine, "Daha
önceleri
bu elbiseyi giydiğin zamanlar kim olduğunu hatırlıyor musun? " diye
sormuş.
"Bir Hiçtin sen... Hepsi hepsi satılacak bir köleydin ve Allah,
Sultan'ın
eliyle sana rahmetinden belki de hiç hak etmediğin nimetler lutfetti.
Asla
nereden geldiğini unutma! Çünkü mal mülk insanın hafızasını uçurur,
unutuluşlara sürükler. Şimdi sen de, nimetçe senden aşağı olanlara
kibirle
bakma ve daima hatırla Ayaz, hatırla! " Sandığı kapatmış, kilitlemiş
ve
sessizce kapıya doğru yürümüş. Hazine dairesinden çıkarken birden
Sultan'la
yüz yüze gelmiş. Sultan gözlerini Ayaz'ın yüzüne dikmiş dururken,
yanaklarından aşağı yaşlar süzülüyormuş ve boğazı öyle düğümlenmiş ki,
konuşmakta güçlük çekmiş. "Bugüne kadar mücevherlerimin
hazinedârıydın, ama
şimdi... kalbimin hazinedârısın. Bana benim de önünde bir hiç olduğum
kendi
Sultanımın huzurunda nasıl davranmam gerektiği dersini verdin."